15 Nisan 2013 Pazartesi

İbo, Mahir ve Deniz

Geçen gün işyerinde ki arkadaşın sorusu üzerine cevapladığım İbrahim Kaypakkaya'nın nasıl öldüğüyle ilgili bilgiye işyerinde ki diğer bir arkadaş yaklaşık 45 dakika sonra bana nasihatlarda bulundu. Yaklaşık 10 dakika süren bu nasihatlar da ya da uyarılarda arkadaşın eli ayağı titriyordu.

Mart  ayının başlarında işe başlayan bu duygularına hakim olamayan arkadaş ile ilk tartışmamız
BDP'nin 21 mart nevrus mitingi ile ilgili oldu. Ofiste ki diğer arkadaş 'Ne düşünüyorsun? Pkk sınırdışına çıkacakmış?' sorusunu sorunca; 'Değişen birşey olmaz, bir süre sonra yine çatışmalar başlar, bunlar oyun' demiştim. Aynı soruyu o duygularına hakim olamayan arkadaşa da sordu. 'Sen ne düşünüyorsun' diye. O ise; 'Ben umutluyum, bundan sonra barış gelecek' diye cevap verdi.

Öyle söyleyince 2010 yılında Pkk'ya af diye paravan mahkemeler kurduklarını, PKK'lıların da sınırdan marşlar söyleyerek girdiklerini söyleyerek karşılık verdim. Karşılık vermesi gecikmedi tabii. Hemen karşılık verdi.

- 'Siz buraya sonradan geldiniz, burasının asıl sahibi biziz, siz değilsiniz'

Benimle laf yarışına girdi. Sağolsun. Sonra nedense morali bozuldu.

Bir süre benimle doğru düzgün konuşmadı. Konuşurken bile bir mesafe koydu. Aslında mesafe değildi başka birşeydi sanki. Sonuç olarak nevrus konusu tartışmasından sonra sohbeti yok denecek kadar azdı. Ta ki geçen günkü arkadaşın o sorusuna kadar. Ne demişti O arkadaş. 'Facebook hesabına milliyetçi laflar koyuyorsun, neden? ...

Milliyetçi laflar değilki, Birisi Lenin diğeri de Mahir Çayan'ın lafları.

- E Mahir Çayan kimdi ? diye sordu.

- Aydınlık grubundan. Mihri Belli ile Doğu Perinçekle zıtlaşıp Aydınlığı ikiye böldüler. Doğu Perinçek PDA ile devam etti. Mahir Çayanlar ise askerlerle devam ettiler. 9 martı çıkaramayınca 12 mart darbesi geldi. Sonrasını zaten biliyorsun 

Daha sonra peki bu İbrahim Kaypakkaya kimdir? , yani ben bunları bilmediğim için sen biliyorsun diye soruyorum deyince; 

- İbrahim Kaypakkaya'da Aydınlık grubundan. O da o Aydınlık ayrışmasında Perinçek'in yanında yeralanlardan. 1972 yılında ayrılıyor devrim yapacağım diye. 1 sene geçmiyor. Yakalanıp hapishaneye konuyor. Daha sonra da orada intihar ediyor.

Arkadaşın ya sende olmasan bunları nereden öğreneceğiz yağlamasından bir süre sonra çay almak için arka tarafa gittiğimde anladım nasıl bir cümle kurduğumu! Meğerse  o bizim duygulu arkadaşımız İbrahim Kaypakkaya için 'hapishanede intihar etti' lafına içerlemiş. Elleri titreyerek heyecandan bana 'bir daha bu şekilde benimle konuşma' diye çıkışmaya başladı. Ben ona sakin ol burası işyeri daha sonra konuşalım dedikçe, o sesini yükseltmeye devam etti. Yaklaşık olarak 10-15 dakika benimle münakaşa etmeye devam etti. Sonunda diğer arkadaş içeri girinceye kadar devam etti. 


Benim için kurduğu cümleler şöyleydi.

- Deniz, Mahir ve ibo benim için değerlidir. 

- Daha önce de grup yorum için 'çalı gerillası' demiştin.

- Bunları benim yanımdayken söylemeni istemiyorum. 

En sonunda 'Peki, tekrar söylersem ne olur' sorusuna, bende cevap veririm diyerek karşılık aldım. 

Şimdi o duygusal arkadaş ne selam veriyor, ne de konuşuyor. Sadece iş ortamında iş ile ilgili birşey olursa benimle konuşuyor.

İnsanlar kim olduklarını bilmeden sadece çok önemli sayarak gönülden bağlanarak ne duruma düşüyorlar, bu yaşımdan sonra görmüş oldum. Bir daha görmeyecek miyim. Elbette göreceğim.   



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.