10 yıl sonra gelen yazım. 2004 yılında vizyona giren King Arthur filmini dün akşam izleyebildim. Bu kadar uzun ara olmasının sebebi sanırım popülere filmlerden uzak durmamdır. Şu anda yaşadığım yer de yapacak pek bir şey bulamadığım için izlemediğim bazı popüler sinema filmlerini izliyorum. Dün akşam King Arthur filmini izlediğim gibi.
Film Britanlıların Sarmat yurduna (Yurt, çadırlardan oluşan yerleşim yeri) baskın yapıp, katliam yapmasıyla başlıyor. Bu sahneler de daha sonra büyüyünce King Arthur olacak çocuğun nefretini görüyoruz. Büyüdükten sonra kendi gibi Sarmatlarla beraber Roma İmparatorluğuna paralı asker (lejyon) oluyor. 15 yıl boyunca çökmekte olan Roma İmparatorluğunun bütün askeri pis işleri King Arthur ve şovalyelerine yaptırılıyor. Bütün bu olanlardan sıkılmış olan ve memleketleri olan Karadenizin kuzeyine gitmek için piskoposla son bir kez görüşme yapıyorlar. Ancak Piskopos'un son bir emir görevi vardır. Bu emri de şovalyelerin lideri konumunda ki King Arthur'a bildiriyor. Görev ise Papa için çok önemli olan bir vaftiz çocuğunu ve ailesini kurtarmak. King Arthur ve şovalyeleri istemeyerekte olsa bu son görevi kabul edip kuzey'e doğru, Saksonların bölgesine gidiyorlar. Vaftiz çocuğunu ve ailesini kurtarıp geri dönüyorlar.
Özgür kalan olan King Arthur ve şovalyelerinin ilk önce Britanlarla birleşip Roma'yı, daha sonra da Sakronları yenmesiyle savaş kısmı bitiyor. Romalıların pagan olduğu ve Hrıstiyanlığı seçmedikleri için zindana atıp işkence ile yavaş yavaş öldürdükleri insanlardan bir kızı kurtarıp evlenmesiyle film mutlu sona eriyor.
Klasik, sıradan ve popüler diyebileceğim bir film olan King Arthur, 10 yıl sonra izlemiş olmama rağmen çok şey kaçırmadığımı gösterdi. Film klişelerle dolu. Esas oğlan diyeceğimiz King Arthur Romalıların işkencelerinden kurtardığı kız ile çok geçmeden (kız iyileştikten sonra), filmin ortalarında aşk ve seks seansı yaparlar. Ama aynı zamanda bu aşk seansından önce bu kızın Britanların lideri konumundaki Merlin'in adamı olduğunu öğrenir. Buna rağmen ailesine ve yurduna katliam yapan Britanlarla aşk yaşadığı kızdan dolayı, Romalılar ve Saksonlara karşı birlikte hareket eder. Yani aşk ve seks yapma konusunda bir eksiklik olmaz.
King Arthur ve şovalyelerinin Sarmatyalı olduğunu yönetmen filmin başlarında bir kaç kez belirtiyor. Daha sonra ise ön plana özgür irade, Britanyalıların vatanseverliği ve özgür ülke gibi kavramları çokça çıkarıp Sarmatyalı oluşlarının üzerini örtüyor deyim yerindeyse. Çok mu önemlidir Sarmat köklerinin örtülmesi ? Değildir.
Esas oğlan'ın bir de çok yakın bir arkadaşı vardır. Bu da başka bir klişe. Son yapılan savaşta (saksonlarla olan savaş) Saksonların lideri tarafından bu esas oğlanın en yakın arkadaşı öldürülür. Esas oğlanımız King Arthur'da bunun altında kalmaz ve intikamını alır. Savaş bitip artık ölüleri toplama zamanı geldiğinde de King Arthur ölen şovalyelerini istekleri doğrultusunda yakarak cenaze düzenler. Bu yaşadıklarından ve en yakın arkadaşını kaybettiğinden ötürü de Tanrı'ya yakarır.
Her ne kadar klişeleri olan film olsa da, hoşuma giden bazı sahneleri var. Ve Avrupa tarihi hakkında birşeyler öğrenmemi sağlayan yerler de bulunuyor. Bunlara örnek verirsem; bahsettiğim King Arthur'un en yakın arkadaşı ile Romalıların işkencelerinden kurtarılan kız ile olan bir diyalog. (Bu esas oğlan'ın yakın arkadaşı herhangi bir Tanrı'ya inanmamaktadır.)
Diyalog ise şöyleydi.
Esas Kız : Bir dinin yok ve ailen de yok. Peki neye inanıyorsun?
Biraz duraksanır....
Esas oğlan'ın yakın arkadaşı ; Sizi o zindandan kurtarmayabilirdim.
Diğeri ise Hristiyanlığın ilk dönemlerinde Roma'da ki katolikler arasında bir iktidar savaşı yaşandığı. Esas oğlan'ın filmin belli başlı yerlerinde sürekli özgür irade'den bahsetmesi ve özgür irade kavramını öğrendiği ve saygı duyduğu kişinin, iktidar savaşı veren diğer katolikler tarafından öldürülmesi. Nitekim daha sonra ortaçağ Avrupasında egemen olacak hristiyan mentalitenin o dönemde de var ve baskın durumda olduğu, o dönem Avrupası tarihiyle ilgili benim için yeterli olan bir bilgiydi.
Filmi izlemeyenler için söyleyeceğim söz, izleyin. Gerekiyorsa da izlettirin. Ancak kişisel görüşümce efsane bir film olarak hatırlanmayacak. En azından benim için hala popüler filmlerden bir tanesi. Avrupa edebiyatının Türkiye'ye dayatılması sonucu bir çok kişi tarafından sevilip hatırlanacağını bilmeme rağmen.
Selametle,
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İtalya
Akp
Bilim Kurgu
Ece Temelkuran
Kürtçe
Deniz Feneri
Nostradamus ve Türkiye'nin Geleceği
İtalyan Yemekleri
İtalyanlar
'Ben Atatürkçü Değilim' Murat Menteş
15 Şubat Yaklaşırken
21 Mart Nevros
22 Nisan
A. Snurov kimdir ?
Abdullah Öcalan
Akil Adamlar
Ali Rıza Demircan
Ana Dilde Savunma Hakkı
Arabesk
Aydınlık'ta iki isim değişti
Aylin Tekiner ve Heykel
Belge yayınları
Birsen Tezer ve yeni dönem pop şarkıları
Bulut Atlası
Bülent Arınç
Caner Taslaman
Cemaat
Cemіl İрekçi
Cumhuriyet Gazetesi
Cеm Mumcu
DSIP ve Marksist.org'un Emperyalizm ile İmtihanı
Doğru Namaz'ın yolu Doğru Seks'ten geçer
Ece Temelkuran ve Pizza
Elest Yayınevi
Elif Çakır
Elif Şafak
Ermeni Soykırımı
Esra Elönü Nedir
Ferec Kürtçe Heavy Metal
Filistin
Filistin 194. Ülke
Hanifi Kayıkçı
Hobbit ve Felsefe
J. J. Abrams
Jared Diamond
Kamil Sönmez
Kokain
Korku Filmleri
Madonna
Makarna
Mehmet Ali Birand
Milliyetçilik
Napoli
Nihal Bengisu
Pelin Batu
Pink Floyd
Pizza
Pkk
Progressive rock
Ragıp Zarakolu
Rock
Roger Waters
Satanist
Selahaddin Eyyubi
Selis Yayınları
Sessiz Tepe
Sibel Üresin
Sivas Katlliamı
Star Trek
Sucuk
Sırrı Sakık
Taciz
Taciz ve Tecavüz
Tecavüz
Tüfek Mikrop ve Çelik
Türkiye'de Progressive Rock
İbo Mahir ve Deniz
İbrahim Kaypakkaya Kimdi
İlhan İrem Vardı Noldu O'na
İngiltere ‘Kürt Soykırımı’nı tanıdı
İsrail
İtalyan Kahvesi
İtalyanca
İtalyanlar 1. Bölüm
İtalyanları Türklere Bakışı

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.