Barbar sözcüğünün kökeni her ne kadar eski Yunan diline kadar uzansa da genel olarak kabul edilmiş anlamı Latince'de ki barba yani sakal sözcüğünden gelir.
Günümüzde saç kesimi yerleri için kullandığımız berber sözcüğü de İtalyancadan dilimize geçmiştir. İtalyanlar da bizim gibi günümüzde berber'e berber (barbiere) derler.
Anladığım kadarıyla sakal üzerinden insanların tanımlanması; sakal kesmenin medeniyet sahibi olarak anlaşılmasıdır. Barbar sözcüğünün yaygınlaşmasını sağlayan Romalıların sakalsız betimlenmesi de en iyi örnek olabilir.
Bu anlayış günümüz Türkiye'sinde de varlığını korur. Askerlerin sakallarını kesmesi, bütün devlet memurlarının, öğretmenlerin hatta doktorların dahi sakallarını kesmesi Türkiye'de ki duruma örnektir.
Ancak bu sakalsızlık ve dolayısıyla temizlik (temizlenmek anlayışı), temizlenmek unsurları karşılığı barbar sözcüğü daha sonra anlamını genişletmiş ve kullanım şeklini değiştirmiştir. Bugün barbar dendiğinde anladığımız durum; Yunanlar ve Romalılar tarafından şehir hayatına uyum sağlamamış, vahşi, saldırgan, ilkel insan yada topluluklar olarak gösterilmesidir. Bu anlayış Avrupa'da ve Avrupalılar tarafından tanımlanmasından sonra tarafımızdan hem sözcük hem de anlam olarak bütünüyle dilimize ve edebiyatımıza yerleşmiştir.
Sözcük Milattan öncelere gitsene yaygınlaşması Ortaçağ'da olmuştur.
Tarihte bilinen (Avrupalılar tarafından yazılan) en önemli barbar topluluklar; Hunlar, Gothlar, Almanlar, Persler (özellikle Partlar), Araplar ve son olarak Anadolu'ya ve daha sonra Avrupa'ya giden Türklerdir. Şöyle bir sonuç çıkabilir. Tarihte hangi topluluk, geçmişte ki Avrupa coğrafyasında ki topluluklarla ilişkisi olduysa barbarlıkla tanımlanmıştır. Günümüzde de bu tanımlama hala yapılmaktadır. Friedrich Engels tarafından da Barbar Türkler tanımı vardır.
Şuan ki anlamından yola çıkarsak, vahşi, ilkel, saldırgan insan ya da topluluklar; verilebilecek en iyi örnekler, ABD ve Avrupa Ülkeleridir.
Yakın tarihimizden örnekler;
- ABD'nin Irak İşgali (saldırısı) sonucu ortaya çıkan Ebu Gureyb Cezaevinde ki işkenceler ve Irak'ın yağmalanması.
- İngilizler'in Hindistanı işgali ve yağmalaması. İngilizler hakkında daha çok yazılabilinir.
- Avrupa'nın en kibar ulusu olarak belirtilen Hollandalılar'ın Güney Afrika Cumhuriyetinde ki 10 yıl öncesine kadar ki uygulamalar. Güney Afrika'da belli bir kültür çevresinde yaşayan yerlilerin Hollandalılar tarafından şehirlerden uzaklaştırılması, Güney Afrika'nın yağlamanması. (yerlilerin yönetimde söz hakları yoktur, şuan ki şehirler de şehrin belli bir kesiminde yaşamaktadırlar )
- Fransızlar'ın II. Dünya savaşı sonrası Cezayir'deki uygulamaları ve Cezayir'in yağmalanması.
- İspanyollar'ın 500 yıl öncesi Amerika'ya gitmesi ve oradaki uygarlıkları yağmalaması. Daha sonra özellikle Portekizliler, İngilizler ve diğer Avrupalılar
- İtalyanlar'ın II. Dünya savaşında Libya'yı işgali ve Libyayı yağmalaması.
- Almanlar'ın kendilerinden olmadıklarını ileri sürdükleri (şehirleşememiş, ilkel olarak gördükleri) yahudileri (ki bismark dönemi ve öncesinde de Yahudilerin sanayi ve ekonomi de etkinlikleri yoğundur) soykırım uygulaması, mallarını ve sermayelerini yağmalamaları.
Verdiğim örnekleri kapitalizm, emperyalizm ya da faşizm olarak adlandırabiliriz. Ancak bunlar Barbar sözcüğünün şuan ki tanımına birebir uymaktadır.
Avrupa dillerinden dilimize geçmiş olan, kullanmakta olduğumuz Barbar; yani kendisi gibi olmayan topluluklara söylenen bu sözün karşılığı olarak Türklerin de kullandıkları bir söz vardır.
Anlam değişikliğine uğramış 'Yabancı' sözcüğü hayvan, hayvancı demektir. Eski Türkçe'de kendisinden olmayanlara tat derler, Tat-er (tatar) ismi de buradan gelir. Tat, yad haline gelmiştir. Örnek Yad eller gibi. Hayvan ise arapça'dan dilimize geçmiş sözcüktür.
Yabancı sözcüğünün anlamını değiştirerek Türkler de kendilerinden olmayanlara Eski Yunan ve Romaların yaptığı gibi hakaret etmiştir.
Günümüz Avrupalıları ve Amerikalıları çağımızın Barbarları yani Yabancılarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.