Osmanlıca; Osmanlı Türkçesi yada Osmanlı dönemi Türkçesi.
Zorunlu Osmanlıca dersi olsun deyip destekleyenler, tarihimizle atalarımızla bağımızı kopardık, dedelerimizin atalarımızın mezar taşlarını okuyamaz olduk savunmasını öne sürdüler.
Karşı olanlar ise Osmanlıca'nın gerçek ya da normal Türkçe değil, Arapça ve Farsça sözcüklerle dolu olduğunu olduğunu öne sürdüler.
Savundukları Osmanlıca sanıldığı gibi halkın anlayacağı bir dil değildir. Osmanlı döneminde dahi halk günümüzdeki yerel Türkçe'yi (İstanbul Türkçesi değil) kullanmaktadır. Osmanlıca denilen dil, bir saray dilidir. Osmanlı devletinin belli bir sosyal sınıfı tarafından kullanılan bir dildir. Bu Osmanlıca dilini o dönemde halkda anlamamaktadır. Ama eğer Yunus Emre'nin kullandığı Türkçe'den bahsediliyorsa; o zaten halkın dili olan Türkçedir. Yani o mezar taşlarında yazan dile benzer bir dil değildir. Osmanlıca dili ile Yunus Emre gibi kişilerin Türkçesi'nin yakından uzaktan ilgisi yoktur. O yüzden lise ya da ilk eğitimde bu Osmanlıca'nın ders olarak okutulması saçmadır.
Karşı olanlar ise Osmanlıca'nın Arapça ve Farsça sözcüklerin ağırlıkta olduğunu Türkçe'yi yansıtmadığını savunuyorlar. Ama bilmiyorlar ki Milli Eğitim yoluyla öğretilen (dayatılan) İstanbul Türkçesi denen dil, en az Osmanlıca gibi Arapça, Farsça hatta Rumca (Yunanca), Fransızca, İtalyanca sözcüklerle doludur. Günlük konuşulan ortalama 2000-3000(en yüksek) sözcüklerin büyük bir kısmı bu dillerden gelen sözcüklerdir. Karşı olanlar karşı çıktıkları ve karma bir dil diye adlandırdıkları Osmanlıca'ya karşı bu (İstanbul) Türkçe'yi savunmaktadır.
Bu modern Türkçe'ye örnekler. (dayatılan İstanbul Türkçesine)
Merhaba ; Farsça
Selam ; Arapça
Nasıl (ne-asıl) ; Türkçe-Arapça
Teşekkür ederim ; Arapça-Türkçe
Yarın ; Bilinmiyor
Akşam ; Farsça
Normal ; Fransızca, (Latince)
Alfabe ; Fransızca (Latince)
Abece ; bilinmiyor
Yani ; Farsça
Şey ; Arapça
Aferin ; Arapça
Aile ; Arapça
Akıl ; Arapça
Ama ; Arapça (aslında kullandığımız neredeyse bütün bağlaçlar Arapça ve Farsça'dan geçmedir, ve bağlacı gibi)
Anahtar, Kilit ; Rumca (yunanca)
Silah ; Farsça
Avukat ; Fransızca
Diğer dillerden günümüz Türkçesine geçmiş ve kullanmakta olduğumuz bu tür sözcükler daha da uzatılabilinir. Ancak sanırım ne demek istediğim anlaşılmıştır. Osmanlıcaya karşı olayım derken kendi dilini bilmeden karşı olmak okur-yazar cahil kitlesine sokar insanı. (insan sözcüğü de arapça)
Kendi kişisel görüşüm ise Osmanlıca dil eğitimi olmalıdır. Ancak daha günümüz Türkçesini bile konuşamayan çocuklara saray dili olmuş bir dili öğretmeye kalkmak (Milli Eğitim'in eğitimi ortadadır) gelecek yıllarda karşımıza daha da çok cahil bir kitle çıkartacaktır.
Zorunlu Osmanlıca dersi Üniversite'de olmalıdır. Tarih, arkeoloji gibi Akademik dallar da zorunlu bir ders olmalıdır. Zorunlu Osmanlıca dersi şarttır. Bir zorunluluktur. Sadece Osmanlıca değil, zorunlu olarak Arapça, Farsça (ve Kürtçe) ve Eski Türkçe dediğimiz dil de olmalıdır. Günümüzde tarih öğrenimi gören kişi Osmanlıca metinleri okuyamamakta, daha önce okumuş ve kitap (Arapça) yazmış olanlardan aktarma yaparak tarih ile ilgili kitaplar yazmaktadır. Böyle olunca da 'Eğer Vahdettin'in kızı Mustafa Kemal'le evlenmeyi tercih etseydi belki de Kurtuluş Savaşı olmazdı' diyen Araştırmacı Tarihçi adı altında insanlar türemezdi. Ya da 'Bu kadar gülecek ne vardı' gibi komiklikler ortaya çıkmazdı.
Osmanlı bizim tarihimizdir. Osmanlıca denen de bizimdir. O tarihi okuyup anlayabilmek içinde Osmanlı döneminin bütün dönemlerinde ortaya çıkmış Osmanlıcaları öğrenen kişileri yetiştirmemiz gerekir.
Osmanlıca eğitimi ve öğretimi; tarihimizi ve kendimizi anlamamız için zorunluluktur.
Son olarak Osmanlıca Akademik eğitim almış insanların görüşleri var. Link aşağıdadır.
Ek : Uzay'a çıkmak ya da çıkmamakla Tarih ve dil eğitimi arasında nasıl bir bağ kurulur, herhangi bir anlam veremiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.