İbrahim
tapinağa gıderek bütün putları
kırar. Ancak en büyüğüne ise dokunmaz. Elindeki
baltayı kırmayıp bıraktığı en büyük
put’un boynuna asarak tapınaktan çıkıp gider. Bir süre sonra insanlar
tapınağa geldiklerinde olan biteni görünce bunun kimin yaptığını anlamakta zorluk
çekmezler. İbrahim’e niye bütün putları kırdığını sorarlar. İbrahim’de; ‘ ben
niye kırmış olayım ki, bakın burada en büyük tanrınız var, ona sorun’ diye
cevaplar. Böyle deyince insanlar ‘onlar taştan yapılmış, nasıl kırsın, canı
yok, ruhu yok’ derler. Bu kez İbrahim;
hiçbirşey yapmayan, canı ruhu olmayan, kendini korumaktan aciz bir taşa mı
tapıyorsunuz diye söyleyerek tapınaktan çıkıp, gider.
Ve daha sonra da
o dönemin hükümdarıyla arası açılır. İbrahim insanları tek tanrı inancına davet
etmeye başlayınca da atalarının inancını bozuyor diye Nemrud’un verdiği bir
emirle askerleri tarafından yakalanır. Nemrud İbrahim’e eski dinine dönmesini
emreder. Hayır cevabını alır. Bunun üzerine İbrahim’i ateşe atmaya karar verir.
Büyük bir ateş yakılır. İbrahim’de ateşin ortasına atılır. Ancak ateş ibrahim’i
yakmaz, ateşin bulunduğu yer, cennetten bir köşeye döner, yanan odunlar balık
olur. İbrahim’de tanrı tarafından kurtarılmış olur.
Bir musallat
olur, Nemrud’a. Burun deliğinden girerek beynine ulaşır. Sinek yavaş yavaş
beynini yemeye başlar. Nemrud acıya dayanamayıp kafasını duvarlara vurmaya
başlasa da, nafiledir. Delirerek ölür.
Sami-arap
toplumlarında bu tarz hikayeler sözlü ve yazılı olarak anlatılır. Yazılı
olanlar Tevrat-İncil-Kuran gibi kitaplar da toplanmış, sözlü olanlar ise daha
sonra din alimleri tarafından kitaplara geçirilmiştir. Bu hikayenin değişik
şekilde anlatılanları da vardır muhakkak. Diyanetin Peygamberler tarihine
koyduğu hikayeyi aklımda kaldığı kadarıyla yazdım.
Nemrud’u
Sami-Arap toplumlarının yazdıklarıyla biliyoruz. Bir de yaşadıkları bölgenin
yukarısı var. O dönemin Yecüc mecüc (gok magok) denen kuzey toplumlarının
yaşadığı bölgeler. O coğrafyanın söylenceleri
Sami-Arapların dediklerinden daha farklı şeyler söylüyor.
Hunor Magor söylencesi
(gog magok)
Ural/Altay ve
Macar söylencelerinde geçen Nemrud’un hunor ve magor adında iki oğlu vardır. Söylenceye
göre iki kardeş avlanmaya çıktıklarında bir geyiğin (anlatılan mucizevi bir
geyik!) peşine takılırlar. Geyik iki kardeşi bir bataklığa kadar sürükler. İki
kardeş bataklıkta kaybolur, geri dönmeye çalışsalar da, bir türlü
dönemezler. Bir süre sonra iki kardeşi
Alanların prensesi bulur. (Alanlar günümüz Karaçay Balkar Türkleridir. O dönem
ki diğer isimleri de As’tır. As halkı olarak geçer. Asya ismi bu Alanlardan
gelir. ) Alan prensesi iki kardeşi kızlarıyla evlendirir. Daha sonra iki kardeş
Kağan olurlar. İskitlerin kuruluş efsanesinde ki Kağan kardeşlerde buradan
gelir.
Macarlar
Hunor’dan Hunların, Magor’dan Macarların geldiğini söylüyorlar.
Dulo Ailesi
Nemrud’un bağlı
olduğu Ailesinin ismi. Dulo sözünün anlamı Atlı kişi demek, hem eski Türk
dilinde hem eski Hun dilinde bu şekildedir.
Dulo ismi yada sözü Nemrud’un çocukları tarafından (Hunor Magor ile) kuzeye
taşınmıştır.
Dulo Ailesini daha
sonra yazılı kaynaklarda Büyük Bulgar Hanlığı döneminde görüyoruz. Büyük Bulgar
Hanlığı Kağanları kendilerinin Dulo Ailesine bağlı olduklarını, soylarını da
Hunların (Batı) Kağan’ı Attila’ya bağlıyorlar. Batı Hunlarının da yönetici
Ailesi Dulo olarak biliniyor.
Asya Hunlarında
ise en çok bilinen Kağan Mete (mete çincedir, eski çince mo-tu yada mo-tun
olarak geçer, Türkçesi Batur’dur; farsça kahraman demek. Günümüzde farsça
kahraman sözü kullanılıyor. Baturu daha çok tatarlar kullanıyor) Kağan’dır.
Mete Kağan’ın Ailesinin ismi Çin kayıtlarında T'u-ko (eski Çince D'uo'klo)
olarak geçer. Dulo ile T’u-ko sözcükleri aynıdır. Demek ki Hunor Magor
söylencesi bu Aile bağlantısını gerçeğe
yakın bir anlam çıkartıyor.
İslam
Hz. Ömer
dönemi Arap ordusu Kur’an’da bahsedilen
Yecüc mecüc’ü (gok magok) bulmak için Kuzey’e doğru yol alır. Karşılaştıkları
Hazar Türkleridir. Onlarda kendileri gibi insandır. Ancak yine de yağmaladan
edemezler. Şehirlere saldırırlar. Her saldırı Hazarların ordusu tarafından geri
püskürtülür. Arapların yağmalamaya çalışması 642-652 yılları arasını kapsar.
Bir şey elde edemeyeceklerini de anlayıp geri dönerler. 100 yıl sonra Arap
orduları Kuzey’e yine gidecektir.
Arap ordularının
Orta Asya’ya girmesi 639 yılından itibaren başlamıştır. Giderek daha saldırgan
ve yağmalayacılık göstererek 705 yılına kadar Türk şehirlerinin bir çoğunu almışlardır.
705 yılında Kuteybe bin Müslim Horasan Valisi olarak atanır. Türk tarihinde
bilinen Curcan şehrinin alınışı ve Katliamını ve Talkan katliamını yapan kişi
olan Kuteybe bin Müslim. Kuzeyde Türk şehirlerinin beylerinin askerleri Kuteybe
bin Müslim’e karşılık verecek kadar yeterli değildir. Kuteybe Türk şehirlerinin
alınışından kendisine güveni artmıştır. 714 yılında halife olmak istenci ile Halife’ye
karşı ayaklanır. Ancak kendi adamları tarafından öldürülür.
716 yılında
kaybedilen şehirleri geri almak isteyen Türkişler belirir. Türkişler,
Göktürklerin Batı kısmında yaşarlar. Batı Türkleri olarak bilinenler
Türkişlerdir. Göktürk devleti yıkılınca (582) Türkişler kendi isimleriyle yine
ordu-devlet kurarlar. Türkişlerin başında Su-lu Kağan vardır. Arapların üzerine
saldırır, kaybettikleri şehirlerin teker teker geri almaya başlar. Çok geçmeden
Araplar Türkişlerle savaşmaktan korkar hale gelir. Türkişler geri aldıkları
şehirleri bir daha kaybetmez.
Su-lu Kağan bu
arada bir Arap müslüman olan Haris ile ilişki içerisindedir. Ama Haris’in bu
Arap Emevilerine sözü geçmez. Türkistan’a yerleştirilen ve Arap ordularının
yaptıklarından hoşnut olmayanları Haris örgütler. Merv şehrinde araplar
Emevilere karşı ayaklanır, Su-lu Kağan da bu ayaklanmaya destek verir. (735)
738’e kadar Su-lu
Kağan önderliğinde Türkler Araplarla eşit duruma gelir, hatta Arap ordusundan
daha da güçlü olurlar. 738 yılında savaş kazancının diğer boylarla paylaşmayı
unutması, vazgeçmesi sonucu Bağa Tarkan tarafından öldürülür. Su-lu Kağan’ın
ölümü sonrası Türkişler arasında kargaşa artar, Türkişer Kara ve Sarı Türkişler
olarak ikiye bölünür. Daha sonraları Karluklar egemen olurlar, Türkişler
üzerinde. Karluklar sonrası Karahan devleti.
Göktürk
Devletinin kurucu ailesi bilindiğince Aşina’dır. Göktürk devleti denilen ise
Doğu Türkleridir. Göktürk devleti ile Türkişlerin iktidar mücadelesi Göktürk iş
savaşı olarakta bilinir.
Türkişler
günümüzün Oğuzlarıdır. 1500 yıl öncesinin Türkişleri Oğuz ve Ogur boylarından
oluşur. Yönetici aile Dulo’dur. Asya
Hunları ve Avrupa Hunlarının ailesi ile aynı aile. Ve Bulgarlar tabii.
Su-lu Kağan’ı
uzun anlatmamın sebebi, dulo ailesi ve yecüc mecüc konusuydu. Su-lu Kağan’da
Dulo Ailesinin bir üyesiydi. Ondan önce Kaflaslar bölgesinde hakim olan
Türkişlerin Tarduş Kağan’ı da aynı Dulo Ailesinin üyesiydi.
Hz. Ömer ile
başlayan milliyetçi Arap-Emeviler Yecüc mecüc’ü kafkaslar’da bulamamışlardı ama
Türkistan’da karşılarına çıktı.
Türkler ve Hunlar
(ve iskitler) yazı olarak (alfabe) Tamga sistemini kullanırlar. Önemli ailelerin,
yönetici ailelerinde kendilerine özgü Tamgaları vardır. Dulo Ailesinin Tamgası
da yandaki gibidir. Büyük Bulgar Hanlığı
ve Türkişler’in de Tamgası aynıdır. Dolayısıyla Avrupa Hunları’da (Attila) aynı
Tamgayı kullanmıştır. Çok sonraları Osmanlılar çıkar. Osmanlılar’da kendilerini
Kayı boyu olarak gösterir. Kayı boyu Tamgası ile Dulo Ailesinin Tamgaları
aynıdır.
Not: Osmanlılar
Oğuz boylarındandır. Oğuzlar kendilerini Oğuz Kağan’a bağlarlar. Oğuz Kağan’ın
kimliği sürekli tartışılır ve genel olarak Mete Kağan olduğunda karar kılınır.
Çin kayıtlarında Mete kağan’ın bir oğlunun ismi geçer. Kök Kağan(çincesi
ki-ok). Mete Kağan ölünce yerine oğlu Kök Kağan geçer. Kök Kağan sonrası
Kün-içen kağan geçer. (çince Chüen-ch'en). Eğer Oğuz Kağan Mete Kağan (Dulo Ailesi) ise; bazılarının
Zülkarneyn Oğuz Kağan’dır, Yecüc mecüc’e çet çeken kişi demesi komik duruma
gelebilir.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.