13 Aralık 2015 Pazar

Nemrud ve Çocukları

İbrahim tapinağa gıderek bütün putları kırar. Ancak en büyüğüne ise dokunmaz. Elindeki  baltayı kırmayıp bıraktığı en büyük  put’un boynuna asarak tapınaktan çıkıp gider. Bir süre sonra insanlar tapınağa geldiklerinde olan biteni görünce bunun kimin yaptığını anlamakta zorluk çekmezler. İbrahim’e niye bütün putları kırdığını sorarlar. İbrahim’de; ‘ ben niye kırmış olayım ki, bakın burada en büyük tanrınız var, ona sorun’ diye cevaplar. Böyle deyince insanlar ‘onlar taştan yapılmış, nasıl kırsın, canı yok, ruhu yok’ derler.  Bu kez İbrahim; hiçbirşey yapmayan, canı ruhu olmayan, kendini korumaktan aciz bir taşa mı tapıyorsunuz diye söyleyerek tapınaktan çıkıp, gider.

Ve daha sonra da o dönemin hükümdarıyla arası açılır. İbrahim insanları tek tanrı inancına davet etmeye başlayınca da atalarının inancını bozuyor diye Nemrud’un verdiği bir emirle askerleri tarafından yakalanır. Nemrud İbrahim’e eski dinine dönmesini emreder. Hayır cevabını alır. Bunun üzerine İbrahim’i ateşe atmaya karar verir. Büyük bir ateş yakılır. İbrahim’de ateşin ortasına atılır. Ancak ateş ibrahim’i yakmaz, ateşin bulunduğu yer, cennetten bir köşeye döner, yanan odunlar balık olur. İbrahim’de tanrı tarafından kurtarılmış olur.

Bir musallat olur, Nemrud’a. Burun deliğinden girerek beynine ulaşır. Sinek yavaş yavaş beynini yemeye başlar. Nemrud acıya dayanamayıp kafasını duvarlara vurmaya başlasa da, nafiledir. Delirerek ölür.
Sami-arap toplumlarında bu tarz hikayeler sözlü ve yazılı olarak anlatılır. Yazılı olanlar Tevrat-İncil-Kuran gibi kitaplar da toplanmış, sözlü olanlar ise daha sonra din alimleri tarafından kitaplara geçirilmiştir. Bu hikayenin değişik şekilde anlatılanları da vardır muhakkak. Diyanetin Peygamberler tarihine koyduğu hikayeyi aklımda kaldığı kadarıyla yazdım.

Nemrud’u Sami-Arap toplumlarının yazdıklarıyla biliyoruz. Bir de yaşadıkları bölgenin yukarısı var. O dönemin Yecüc mecüc (gok magok) denen kuzey toplumlarının yaşadığı bölgeler. O coğrafyanın söylenceleri  Sami-Arapların dediklerinden daha farklı şeyler söylüyor.

Hunor Magor söylencesi (gog magok)

Ural/Altay ve Macar söylencelerinde geçen Nemrud’un hunor ve magor adında iki oğlu vardır. Söylenceye göre iki kardeş avlanmaya çıktıklarında bir geyiğin (anlatılan mucizevi bir geyik!) peşine takılırlar. Geyik iki kardeşi bir bataklığa kadar sürükler. İki kardeş bataklıkta kaybolur, geri dönmeye çalışsalar da, bir türlü dönemezler.  Bir süre sonra iki kardeşi Alanların prensesi bulur. (Alanlar günümüz Karaçay Balkar Türkleridir. O dönem ki diğer isimleri de As’tır. As halkı olarak geçer. Asya ismi bu Alanlardan gelir. ) Alan prensesi iki kardeşi kızlarıyla evlendirir. Daha sonra iki kardeş Kağan olurlar. İskitlerin kuruluş efsanesinde ki Kağan kardeşlerde buradan gelir.
Macarlar Hunor’dan Hunların, Magor’dan Macarların geldiğini söylüyorlar.

Dulo Ailesi

Nemrud’un bağlı olduğu Ailesinin ismi. Dulo sözünün anlamı Atlı kişi demek, hem eski Türk dilinde hem eski Hun dilinde bu şekildedir.  Dulo ismi yada sözü Nemrud’un çocukları tarafından (Hunor Magor ile) kuzeye taşınmıştır.

Dulo Ailesini daha sonra yazılı kaynaklarda Büyük Bulgar Hanlığı döneminde görüyoruz. Büyük Bulgar Hanlığı Kağanları kendilerinin Dulo Ailesine bağlı olduklarını, soylarını da Hunların (Batı) Kağan’ı Attila’ya bağlıyorlar. Batı Hunlarının da yönetici Ailesi Dulo olarak biliniyor.
Asya Hunlarında ise en çok bilinen Kağan Mete (mete çincedir, eski çince mo-tu yada mo-tun olarak geçer, Türkçesi Batur’dur; farsça kahraman demek. Günümüzde farsça kahraman sözü kullanılıyor. Baturu daha çok tatarlar kullanıyor) Kağan’dır. Mete Kağan’ın Ailesinin ismi Çin kayıtlarında T'u-ko (eski Çince D'uo'klo) olarak geçer. Dulo ile T’u-ko sözcükleri aynıdır. Demek ki Hunor Magor söylencesi bu Aile  bağlantısını gerçeğe yakın bir anlam çıkartıyor.

İslam

Hz. Ömer dönemi  Arap ordusu Kur’an’da bahsedilen Yecüc mecüc’ü (gok magok) bulmak için Kuzey’e doğru yol alır. Karşılaştıkları Hazar Türkleridir. Onlarda kendileri gibi insandır. Ancak yine de yağmaladan edemezler. Şehirlere saldırırlar. Her saldırı Hazarların ordusu tarafından geri püskürtülür. Arapların yağmalamaya çalışması 642-652 yılları arasını kapsar. Bir şey elde edemeyeceklerini de anlayıp geri dönerler. 100 yıl sonra Arap orduları Kuzey’e yine gidecektir.

Arap ordularının Orta Asya’ya girmesi 639 yılından itibaren başlamıştır. Giderek daha saldırgan ve yağmalayacılık göstererek 705 yılına kadar Türk şehirlerinin bir çoğunu almışlardır. 705 yılında Kuteybe bin Müslim Horasan Valisi olarak atanır. Türk tarihinde bilinen Curcan şehrinin alınışı ve Katliamını ve Talkan katliamını yapan kişi olan Kuteybe bin Müslim. Kuzeyde Türk şehirlerinin beylerinin askerleri Kuteybe bin Müslim’e karşılık verecek kadar yeterli değildir. Kuteybe Türk şehirlerinin alınışından kendisine güveni artmıştır. 714 yılında halife olmak istenci ile Halife’ye karşı ayaklanır. Ancak kendi adamları tarafından öldürülür. 

716 yılında kaybedilen şehirleri geri almak isteyen Türkişler belirir. Türkişler, Göktürklerin Batı kısmında yaşarlar. Batı Türkleri olarak bilinenler Türkişlerdir. Göktürk devleti yıkılınca (582) Türkişler kendi isimleriyle yine ordu-devlet kurarlar. Türkişlerin başında Su-lu Kağan vardır. Arapların üzerine saldırır, kaybettikleri şehirlerin teker teker geri almaya başlar. Çok geçmeden Araplar Türkişlerle savaşmaktan korkar hale gelir. Türkişler geri aldıkları şehirleri bir daha kaybetmez.

Su-lu Kağan bu arada bir Arap müslüman olan Haris ile ilişki içerisindedir. Ama Haris’in bu Arap Emevilerine sözü geçmez. Türkistan’a yerleştirilen ve Arap ordularının yaptıklarından hoşnut olmayanları Haris örgütler. Merv şehrinde araplar Emevilere karşı ayaklanır, Su-lu Kağan da bu ayaklanmaya destek verir. (735)

738’e kadar Su-lu Kağan önderliğinde Türkler Araplarla eşit duruma gelir, hatta Arap ordusundan daha da güçlü olurlar. 738 yılında savaş kazancının diğer boylarla paylaşmayı unutması, vazgeçmesi sonucu Bağa Tarkan tarafından öldürülür. Su-lu Kağan’ın ölümü sonrası Türkişler arasında kargaşa artar, Türkişer Kara ve Sarı Türkişler olarak ikiye bölünür. Daha sonraları Karluklar egemen olurlar, Türkişler üzerinde. Karluklar sonrası Karahan devleti.

Göktürk Devletinin kurucu ailesi bilindiğince Aşina’dır. Göktürk devleti denilen ise Doğu Türkleridir. Göktürk devleti ile Türkişlerin iktidar mücadelesi Göktürk iş savaşı olarakta bilinir.
Türkişler günümüzün Oğuzlarıdır. 1500 yıl öncesinin Türkişleri Oğuz ve Ogur boylarından oluşur. Yönetici aile Dulo’dur.  Asya Hunları ve Avrupa Hunlarının ailesi ile aynı aile. Ve Bulgarlar tabii.
Su-lu Kağan’ı uzun anlatmamın sebebi, dulo ailesi ve yecüc mecüc konusuydu. Su-lu Kağan’da Dulo Ailesinin bir üyesiydi. Ondan önce Kaflaslar bölgesinde hakim olan Türkişlerin Tarduş Kağan’ı da aynı Dulo Ailesinin üyesiydi.

Hz. Ömer ile başlayan milliyetçi Arap-Emeviler Yecüc mecüc’ü kafkaslar’da bulamamışlardı ama Türkistan’da karşılarına çıktı. 

Türkler ve Hunlar (ve iskitler) yazı olarak (alfabe) Tamga sistemini kullanırlar. Önemli ailelerin, yönetici ailelerinde kendilerine özgü Tamgaları vardır. Dulo Ailesinin Tamgası da yandaki gibidir.  Büyük Bulgar Hanlığı ve Türkişler’in de Tamgası aynıdır. Dolayısıyla Avrupa Hunları’da (Attila) aynı Tamgayı kullanmıştır. Çok sonraları Osmanlılar çıkar. Osmanlılar’da kendilerini Kayı boyu olarak gösterir. Kayı boyu Tamgası ile Dulo Ailesinin Tamgaları aynıdır.








Not: Osmanlılar Oğuz boylarındandır. Oğuzlar kendilerini Oğuz Kağan’a bağlarlar. Oğuz Kağan’ın kimliği sürekli tartışılır ve genel olarak Mete Kağan olduğunda karar kılınır. Çin kayıtlarında Mete kağan’ın bir oğlunun ismi geçer. Kök Kağan(çincesi ki-ok). Mete Kağan ölünce yerine oğlu Kök Kağan geçer. Kök Kağan sonrası Kün-içen kağan geçer. (çince Chüen-ch'en). Eğer Oğuz Kağan Mete Kağan (Dulo Ailesi) ise; bazılarının Zülkarneyn Oğuz Kağan’dır, Yecüc mecüc’e çet çeken kişi demesi komik duruma gelebilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.